KURTULUŞ SAVAŞINDA SARIYAR MÜFREZESİ
İstanbul Fatih Medreselerinde hocalık yapan Sarıyarlı Müderris Mehmet Emin Beyin kendileri Sarıyarlı olup komşu Dinek Köyü Medresesinde ilk eğitimlerini alan, başarılı olmuş 4 öğrencisi vardır. 1900’lü yıllarında başında bu 4 öğrencisi Fatih Medreselerinde eğitim görür.
Fatih Medreselerinde eğitim gören gençler Koca Hafız Mustafa, Mehmet Fehmi (Kon Dede), Müftü Ahmet (Turan), Hafız Ali’dir. Gençlerden Müftü Ahmet ve Hafız Ali dini ağırlıklı eğitim alarak geri Sarıyar’a erken dönerler. Koca Hafız Mustafa Mülkiye konularında, Mehmet Fehmi ise tarih konusunda uzmanlaşmak için eğitimlerine devan edip bitirdikten sonra onlarda Çanakkale Savaşları sonrası Sarıyar’a geri dönmüşlerdir.
Okuma yazmanın neredeyse sıfır olduğu bir ortamda Fatih Medresesi mezunu bu gençler Sivrihisar Kaymakamı Ali Rıza (Çevik) Efendinin katkılarıyla ticaret kervanlarının güvenliğini sağlamak ve Sarıyar’da Sakarya Nehri üzerinde kendi imkanlarıyla yaptıkları köprüyü korumak için hatırı sayılır bir silah gücüne ve 70 kişilik bir müfrezeye sahip olmuşlarıdır. Bu müfrezenin adı da Sarıyar veya Koca Hafız Mustafa Müfrezesi olarak anılmaya başlamıştır.
Resim :Ali Rıza (Çevik) Bey (1888, 1953) 1914-1916 arası Sivrihisar Kaymakamı. Sarıyar Müfrezesinin silahlandırılmasını sağlayan Müderris Mehmet Emin Hocanın öğrencisi.
Osmanlı Devletinin içerisinde bulunduğu zor durum, Serv Anlaşması sonrası Anadolunun düşmanlar tarafından işgal edilmeye başlanması ve yörede çıkan Anzavur ve Düzce ayaklanmaları, Ankara’da başlayan Mustafa Kemal Paşa önderliğindeki kurtuluş hareketi ile Osmanlı Devletinin arasındaki anlaşmazlıklar bu gençleri ve Sarıyar Müfrezesini büyük bir çelişki içerisine sokmuştur. Yüzyıllardır dünyayı yönetmiş, başlarında Osmanlı Padişahı ve halifeleri bulunan İstanbul hükümetini mi destekleyecekler yada İstanbul Hükümeti tarafından asi olarak tanımlanan fakat yaptıkları hoşlarına giden Mustafa Kemal komutasındaki Ankara Hükümetinden yana mı olacaklar? Bölgenin en büyük askeri gücüne sahip olan Sarıyar Müfrezesi konuyu netleştirebilmek ve tarafını seçebilmek için uzun süre ikili oynamayı tercih etmişlerdir.
Anzavur ve Düzce Ayaklanmalarının bastırılması için Mihallıçcık’tan Nallıhan yönüne geçecek Ankara Hükümeti tarafından yönlendirilen Karakeçili Arif Bey’in adamlarının Sakarya Nehri üzerindeki Sarıyar Köprüsünden geçişlerinin engellenmesi amacıyla İstanbul Hükümeti Koca Hafız Mustafa’dan Sarıyar Köprüsünün yakılmasını istemiştir. En nihayetinde İstanbul Fatih Medreselerinden arkadaşları olan Mebus Emin (Sazak) Bey’inde yönlendirmeleri ile Sarıyar Müfrezesi İstanbul Hükümetini dinlemeyecek Karakeçili Arif Bey’in adamlarının Sarıyar Köprüsünden geçişine izin verecek ve İstanbul Hükümeti tarafından Koca Hafız Mustafa’nın idam edilmesi hükmü ile bu olay sonuçlanacaktır.
Mustafa Kemal Paşa yönetimindeki Ankara Hükümeti tarafını seçen Sarıyar Müfrezesinin iki temel görevi vardır. Birincisi Sarıyar Köprüsünü korumak ve köprü geçişlerini kontrol etmek, ikincisi yörede Ankara Hükümetine karşı oluşan ayaklanmaları ve kalkışmaları bastırmak.
Yunan Ordusunun ilerleyişi karşısında Mehmet Fehmi Sarıyar’dan ve Sarıyar Müfrezesinden ayrılarak Subay olarak Sakarya Savaşına katılır ve yıllarca sürecek esaret süreci başlar.
Sarıyarlılar ve Sarıyar Müfrezesi Sivrihisarlıların önderliğinde Mustafa Kemal Paşa önderliğindeki Ankara Hükümeti için alınan Sivrihisar Teyyaresinin alımında maddi manevi büyük bir destekte bulunurlar.
Yunan Ordularının Sarıyar önüne kadar gelip Sarıyar Köprüsünden geçmek istemeleri üzerine Ankara Hükümeti tarafından köprünün yakılıp imha edilmesi istenecek Koca Hafız Mustafa yönetimindeki Sarıyar Müfrezesi kendi imkanlarıyla yaptıkları köprünün yıkılması emrini çelişkiyle karşılayacak, kendilerince bir çözüm bulacaklardır: Köprüyü yalandan yakmak. Köprünün yakıldığına hem Yunan Ordusu hem de Ankara Hükümeti ikna olmuştur? Fakat bir sorun vardır, ya gerçek er geç ortaya çıkarsa?
Sakarya Savaşı sonrası Sakarya Nehri üzerinden Mihallıçcık Eskişehir yönüne silah ve personel geçişi ihtiyacı oluşur. Ankara Hükümeti emrindeki Mürettep Kolordunun ağır silahlarının geçişi için yer aramaya başlaması yalandan köprü yakma olayı için aradıkları çözümü Sarıyar Müfrezesine sunar. “Sarıyar Köprüsünü biz yaktık ama köprüyü biz yaptığımız için köprüyü yeniden geçişe hazır hale getirebilmek için gerekli yedek malzemelerimiz var. Ankara Hükümeti istesin biz köprüyü tekrar geçişe hazır hale getiririz.” Bu haber her iki tarafı da memnun eder, Mürettep Kolordunun ağır silahları ve malzemeleri hızlıca Mihallıçcık Eskişehir yönüne geçirilir.
Sarıyar Köprüsünden geçmek için bir gün 1.Ordu Komutanlığına yeni atanan Ali İhsan (Sabis) Paşa Koca Hafız Mustafa’nın evinde misafir olur. Evdeki küçük bebeğin adını soran Ali İhsan Paşa Mustafa Kemal cevabını alır. Ali İhsan Paşanın cevap çok hoşuna gider ve konuşma şu temenniyle sonuçlanır; ailenin bir erkek çocuğunuz daha olursa adı Ali İhsan olacaktır. (Kurtuluş Savaşı sonrası doğacak ilk erkek çocuğun ismi Ali İhsan olacaktır.)
Kurtuluş Savaşı boyunca köprüden geçişler kontrol edilmiş, kendilerine verilen emirlerle kalkışmalar ve ayaklanmalar bastırılmış, savaş kaçkınları yakalanmış, hapsedilmiş yada ikna edilerek geriye cepheye gönderilmiş, Mihallıçcık başta olmak üzere pek çok bölge halkı savaş boyunca güvenli gördükleri Sarıyar’a sığınmış, Kuşcubaşı Eşref başta olmak üzere Teşkilatı Mahsusa (Milli İstihbarat Teşkilatı) personelleriyle sıkı ilişkide bulunulmuştur.
Kurtuluş Savaşının kazanılması ile Sarıyar Müfrezesi görevi sonlanmıştır.
SARDER'den Güncel Haberler
- Hepsi
- Duyurular
- Etkinlik
- Sergi
Kültürel ve Tarihi Değerlerimiz
Tabduk Emre
, Horasanlı bir Türkmen dervişi olan Yunus Emre'nin mürşidi olarak tanınır. Doğum tarihi 1210 ve 1215 yılları arasında tahmin edilmektedir. Rivayete göre, Hacı Bektaş-ı Veli, Yunus Emre'nin eğitimini Tapduk Emre'ye emanet eder. Tapduk Emre'den itibaren Anadolu'da "Tapduklular" adında bir topluluğun varlığı belirtilmektedir. Yunus, Nallıhan Tapduk Emre dergahında kırk yıl boyunca odun taşıyan bir derviştir ve taptukluların yetiştirdiği en büyük ozanlardan biri olarak kabul edilir.
Yunus Emre
Anadolu'da Türkçe şiirin öncüsü olan mutasavvıf ve halk şairidir. Yunus Emre, Anadolu Selçuklu Devleti'nin dağılmaya ve Anadolu'nun[9] çeşitli bölgelerinde büyüklü küçüklü Türk beyliklerinin kurulmaya başlandığı 13. yüzyıl ortalarından[10] 14. yüzyılın birinci çeyreğine kadar Orta Anadolu havzasında, Eskişehir'in Sivrihisar ilçesinde yer alan Sarıköy'de yetişmiş ve Ankara'nın Nallıhan ilçesindeki Tapduk Emre'nin dergâhında yaşamıştır.